29 Aralık 2014 Pazartesi

YOĞUNUM, RAHATSIZ ETMEYİN ÇALIŞIYORUM!

Şimdi bugün ben bir güldüm, bir güldüm. Kahkahalarla güldüm valla.

 [İyice depresif oldum anlayacağız. Akşam hüngür hüngür ağlarken ertesi gün hiç birşey olmamış gibi hayatıma devam ediyorum. Gündüzleri "manik" geceleri "depresif" ="Manikdepresif. ]

Şimdi işyerinde bir arkadaşımız var, sevilen , tutulan tiplerden. Kendi aramızda sürekli ne yapıyor da bu kadar tutuyorlar şunu, işi bilmiyor, kaç kere anlattık hala öğrenemedi vesaire vesaire diye diye çekiştiriyoruz. Evet, çok çalışkan, verdikleri bir işi bizlerden çevreden yardım alıp geceyarılarına kadar hazırlayıp bitiriyor. Burada ben arkadaşlara hep "bitiriyor bakın" diyorum, nasıl yaptığı önemli değil.Sihirli kelime "bitiriyor". Bence sırrı da bu. Şimdi bakınca bu işi ben bir saatte odaklansam bitirebilirim, O ise anca geceyarısı bitirir. Ama sıkıntı şurada, biz bu bir saati o işe ayırmıyoruz, bazen ciddiye bile almıyoruz, laga luga geliyor bazen de. Bir de şu faktör var, yapınca daha çok istiyorlar kardeşim:) Neyse bugün bu arkadaşın bir diyoloğu geyikti hepimiz arasında.Yemekte üst yönetimle aynı masada oturmuşlar, nasıl gidiyor, çocuğun nasıl demişler.O da "valla çocukta benim kadar yoğun" demiş. Hemen bana telefon edip anlattılar. Kızım sen de iki tane var, niye böyle şeyler senin aklına gelmiyor diye...Yaaa işte olay kendini pazarlamakmış arkadaş. Çocukta benim kadar yoğun. Yoğun. Yoğun.
Sen daha inek gibi bilgisayarın ekranına gömül  kızım.. ıııhhhh....

25 Aralık 2014 Perşembe

RAKIM BUZLU OLSUN...

Off…Ah..Ah.. Uzun zaman olmuş rakı içmeyeli. Arkadaşlarla meyhane keyfi de yapsak arasıra , biradan şaşmıyordum. Dozutmayalım diye. Nitekim hassas dönemdeyiz ya. Güvenemiyordum kendime.
Bu sefer arkadaşlar rakı içmeye gidelim deyince, tamamdır dedim. Rakıyı da özlemişim. Hep gittiğimiz meyhaneye gitmişiz, güzel yemekler, mezeler, muhabbet. Gülmekten karnım ağrımış. Ne eğlendim ne eğlendim. Yalnız… sıkıntı; son iki saati hatırlamıyorum arkadaş.

Fazla kaçırmışım, ama arıza da çıkarmamışım, sakin sakin kenarda takılmışım, bir ara masada uyuklamışım. Arkadaşlara laf yetiştirmişim “sizi duyuyooooyumm” diyeJ Bir ara annem aramış, aradığını hatırlamadığım gibi gayet sakin telefonu açıp “yoldayım çıktım geliyorum”  demişimJ Arkadaş ya, insan biraz hatırlar ya.. Yok Yok yok. Resmen hayatımın o iki saati kayıp. Hatırlamıyorum. Keşke hatırlamak istemediğim kişilere,  hatıralarıma da rakı döksemJ

21 Aralık 2014 Pazar

PAZAR SABAHI

Sabah çok erken kalktım çocuklar babaları ile birlikteydi. Erkenden yollara vurdum kendimi. Çengelköy'e gittim. Ex ile çocuklar olmadan önce çok sık giderdik. Yad ettim. En acısı da hiçbirşey hissetmedim. Acımadı canım yani. Çayımı içtim, yaktım bir sigara denize karşı. Ohhhh.. güzel boğazım benim. Haşin, dalgalıydı, sert esti rüzgar. Kendime getirdi beni. Arabaya bindim yola devam ettim. Kuleli'nin orada park ettim arabayı. Balık tutanların yanına gittim. İzledim onları. Ne güzel bir zevkleri var, dedim. Bu soğukta elleri kıpkırmızı olmuş,oltalarla uğraşıyorlar. Takdir ettim o çatlak ellerini. Bir sigara daha yaktım boğazın sularına karşın. Sürdüm sürdüm arabayı, şarkılar dinledim. ağlamadım ama. İçimden gelmedi. Bünye kabullendi demek. Düşünmedim hiç, aldatılmayı, ayrılığı ve yalnızlığı. Bu böyle kızım dedim kendi kendime. Bu güzel şehrin tadına bak iyice. Neler yaşadı kimbilir bu boğaz sularına bakarak insanlar. Ne acılar, ne umutlar, ne aşklar...Ben aşkı çok güzel tattım, çok sevdim, çok sevildim. O dönemlerim bitti. Kalfalık zamanımda doldu artık. Şimdi ustalık zamanı dedim. Annelik zamanı.

Sevgilerimle.

20 Aralık 2014 Cumartesi

HASSAS ANNE

Hani derler ya.. "Nasıl desem?" Ben de "Nasıl yazsam?" diyorum. Yazmak istiyorum, tutukluk geliyor üstüme bazen. Ex'i anlatmak istemiyorum artık. Çocuklarımı, anneliğimi anlatmak istiyorum daha çok. Ama neresini anlatayım bilemiyorum? Hakkını veriyor muyum acaba anneliğimin? Çocuklarıma iyi anne olabiliyor muyum? Bu sorular kafamda. Baktığınızda; işe gidip geliyorum, onları uyutuyorum, oynuyorum, bol bol sarılıp öpüyorum, onları ne kadar sevdiğimi söylüyorum. Onlar yatınca iş çalışmaya çalışıyorum. Arada da kaçamak yapıp keyfime bakıyorum ama bunu haftada maksimum iki defa yaptığım halde (babaları aldığı zaman, yada annem burada iken); suçluluk hissediyorum. Benim kafamda annelik, kafasında sorunları olmayan, takıntısı olmayan, duygularına yenilmeyen güçlü bir anne. Bu anne ne yapar? Çocuklarının eğitimine odaklanır. Her gece okulda öğrendikleri konuları pekiştirmesi için onlarla oyunla karışık tekrar yaptırır. Onların gelişimleri ile ilgili kitap okuyup ona göre davranır. Sorumluluk hissi vermeye çalışır, kurallar koyar. Benim çocuklarımın yaşı tam karakterlerinin oturduğu bir yaş dönemi. Eğer şimdi onlara disiplini, kuralları öğretmezsem, savruk tipler olabilirler mi? diye kafamda kuruyorum. Çok okusunlar, özgüvenli olsunlar ve hayat onları yıkmasın istiyorum. İstiyorum da istiyorum ama bu yazdıklarımın çok azını yapabiliyorum. Bazen her konuda yetersiz hissediyorum kendimi. Bu hayata karşı. Keşke çok sağlam yapıda olabilsem ve hassas duygularımı aldırabileceğim bir ameliyat olsa:)...

16 Aralık 2014 Salı

ÖLÜMÜNE KANKAYIZ!


Diyalog I:
Ben: İkizlerin yerli malı haftası etkinliği var… Benim vaktim olamadı.. Sen mandalina, leblebi ,fındık.. alır mısın?
Ex: Alırım.

Diyalog II:
Ben: A.. yı doktota götüreceğim okul çıkışında, gelicek misin?
Ex: Bugün değil yarın götürelim.
Ben: Yarın çok işim var, senin gelmene gerek yok, haber vermemi istediğin için söyledim, ben hallederim.
Ex: Yok geliyorum. Kaçta orada olayım?
Ben. … şu saatte.

Diyalog III:
Ex: (Sabah çocukları okula götürmeye gelir) Ben geldim.
Ben: Ok.

…. Okula bıraktıktan sonra;

Ex: hiç problem yaratmadan beni öpüp gittiler.
Ben: Ok.




13 Aralık 2014 Cumartesi

APTAL KUZEN SENİ...


Geçen akşam kuzenim geldi. İlk evliliğinden iki çocuğu var. Hatta ikinci çocuğu 3-4 aylık iken ayrıldılar. 6 ay sonrada başkası ile evlendi. 6 ay sonra da ondan boşandı.
Yargılamıyorum, Herkes istediğini yaşıyor.
Ama kalkıp bana artist artist akıl vermesine  kendini bir halt sanmasına nasıl sinir oldum. İlk çocuğunu görmek için herhangi bir çaba sarfetmeyip, aldığı gibi annesinin evine bırakıyor. İkinci çocuğunu şimdiye kadar gördüğü, bir elin beş parmağını geçmez.  Baktım baktım baktım. Cııkkkk. Benim ex kesinlikle böyle bir baba değil Allah'tan. Çocuklarını çok sevdiğini ve ben zor bir durumda iken (çağırırsam, haberi olursa) iki eli kanda olsa çocukları için geleceğini biliyorum. Vallahi bu tipleri gördükçe şükrediyorum. Düşünün, nasıl bir psikoloji ise bu halimize şükretmeye başladık:)

10 Aralık 2014 Çarşamba

PER FAVORE...

Geliyoreee....gidiyoree...PER FAVORE...gerçekten lütfen ya artık!
2015 seni sabırsızlıkla bekliyorum.
Uleeen İSTANBUL! Sen mi büyüksün? Ben mi?
Göreceğiz:)

2 Aralık 2014 Salı

YİNE GÜLECEK BİR NEDEN LAZIM:)

Ah aaaaaaaah Kendime yeni bir ben lazım, kendime yeni bir beden lazım.






Bu sene iyi geçmedi.
Söylemem lazım.
Kader beni seçmedi.
Ama görmemem lazım.
Belki birdenbire  yeniden başlamam gerek.
Eskiden taptığımı bugün TAŞLAMAM gerek..









Netice itibariyle , ikizlerden biri de babasıyla iken kafasını yarmış. 5 dikiş atılmış.  2015’in bir an önce hayırlısıyla gelmesini diliyorum. Bu yıldan daha iyi bir yıl olsun inşallah diye diye geziyorum.

27 Kasım 2014 Perşembe

ÇOOOK ESKİDENDİ-II

Yazıma ithafen; ben bugün o arkadaşımı; ikizleri okula bırakırken gördüm:) Çok özlemişim. Hemen dedim ben ayrıldım. Zaten önceden de vardı sıkıntılar falan dedi. Ex'in bana söylediği bir cümleyi aktardım O'na " Beni kullandın, çocuk yapmak için kullandın.."  hep birlikte güldük buna. Eski günleri ayaküstü yad ettik.




Bu arada beni gördüğünde ilk söylediği " hiiiç değişmemişsin.." oldu. Gerçekten de şirkette bir arkadaşta sürekli "...hanım 130 yaşında bence..." diyerek hep takılır bana.Benzer bir iltifatı duyunca sabah sabah "kısııımm" dedim kendi kendime: "iş bitmemiş daha.. genciz .. güzeliz.. hayatını yaşaaa"  Aman nazar değmesin.

Seviglerimle...

26 Kasım 2014 Çarşamba

KÖTÜ BİR SABAHTI BEBEĞİM.. RAHATLA!


Bu sabah çok  zordu. İkizlerden biri çok huysuzluk yaptı, öfke nöbeti geçmedi bir türlü. Örneğin kağıdı keserken istediği gibi kesmezse sinir krizi gçirir gibi öfkeleniyor.Sürekli bağırarak düzeltilmesini istiyor.ağlıyor. Sakinleşemiyor. Sakinleşmesi için çok mücadele ediyorum ve genelde başarısız oluyorum. Sinirlerim çok yıprandı. Bu tamamen onun karakteri ile ilgili biliyorum. Bebekliğinden beri var. Tutturma huyu. Bende de varmış. Halen bazen var, takıyorum istediğim gibi olmayan şeylere ve sürekli söyleniyorum. Karakteristik bir özellik olduğundan çocuğum bu yapısını çok kafamı takmıyorum. Ama sabredemediğim zamanlarda kapıları yumrukluyorum, bazen de onun poposuna vuruyorum. Ben de onunla beraber sinir krizi geçirirsem beni görüp "Anne seni çok seviyorum" diyerek sarılıp sakinleşiyor. Ama sanki beni bu noktaya getirmekten, azar işitmekten hoşlanıyor gibi. Benim bağırmamdan sonra sakinleşmesi ve yaptığı şeyin ne kadar kötü olduğunu o zaman anlaması gibi bir durum söz konusu. Bana vuruyor, itiriyor. Üstümdeki kıyafetleri sıkıyor, saçımı çekiyor. Bu arada işe gitmiş için hazırlanmış olan ben, üstüm başım berbat oluyor ve bir de üstüne bu olaylardan dolayı işe geç kalıyorum.
Bu sabahta sakinleştirdim ama popopsuna vurup sinir krizi geçirdikten sonra. Neyse sarıldık ettik ve arabaya bindik. Arabda da okula gitmeyeceğim diye bir tutturdu. Avazım çıktığı kadar bir ağlamaya başladım. Ama nasıl, tutamıyorum kendimi. Ne makyaj kaldı ne surat. Bu seferde anne ne olur ağlama diye başladı. Neyse ben sustum o sustu. Allah'tan okulda sevdiği öğretmeni karşıladı da düzgün bir vedalaşma ile ayrıldık. Bu arada diğer ikizim çok sakin sessiz izledi, asla karışmadı.O'nu ikna etmek kolay, onda çok nadir benzer birşeyi yaşıyorum. O'nun huyu da istediği şeyi illa yaptırması. Asla vazgeçmiyor. Bir saat ağlayabilir. Boya yapmak istiyorsa en ugunsuz zaman bile olsa o boyamayı yapacak.

Nitekim bu sabah berbat hissediyorum. Eskiden böyle sabahlarda ex'i arayıp bağırır çağırırdım. Artık daha soğukkanlıyım. Düşünsenize, küçücük iki çocuğa arkasını dönüp, onların büyümesine yardım etmeyen,  bunaldığını söyleyip mutlu değilim diyerek giden bir adama bu işin ne kadar zor,  beni ne kadar yorduğunu söylesem, bağırsam ne olacak...İnsan olsaydı yada baba olsaydı bu iki çocuğu bırakıp gitmezdi zaten, en başından zaten başı önünde olur, etrafında g..ri*kız aramayıp ailesini düşünürdü.  Nitekim kendimi tebrik ediyorum, onu aramadım, sinirlerimi daha da bozmadım. O olsada olmasa da çocuklarla ilgili böyle sorunlar yaşayabilirim her zaman. Ha o var- ha yok, Olsa daha da beter huysuzluğunu çekecektim belki de. Bana yardımcı olduğu bir taraf yoktu ki beş karış suratla ortada dolanmaktan başka. Tabi o kendince çok iyi baba olduğunu söylüyor. Söyledği dönemler çocuklar iki yaşına kadar geldiği dönemler, evet o zamanlar iyi babaydı hakkını yemiyorum Ama anlamadığı babalık süreli birşey değil, buu hep devam ettirebiliyor olmak asıl erkeklik. Bu kadar diyorum işte... 

21 Kasım 2014 Cuma

PEGASUS.. Seviyorum seni:)




Pegasus'tan mail göründü, bilgisayarın sağ alt tarafında. Çıktı-kayboldu. Ne mi yazıyordu?

" Yutdışında DAYAK keyfi"  ...:):):) Dondum bir an, Allah'ım böyle hizmetlerde mi var? Ne iyi bir hizmetmiş falan. İnanın bu düşünceler sadece aklımdan 2-3 milisaniyede geçti. O kadar odaklanmışım olaya. Sonra ne mi oldu? Jeton düştü.  Hah aha ha ha  . Koptum, gülmeye başladım. Bu kadar mı kafayı yedirttiler bana yaw:) "KAYAK keyfi" ni nasıl DAYAK okurum.

Düşünün artık aklımdan geçen tekinsiz senaryoları...

18 Kasım 2014 Salı

ÇOOOK ESKİDENDİ...


Çok eskidendi. Ex askere giderken bunalıma girdi. Tabiki girecek değil mi? En büyük hakkı... Gidene kadar da canıma okudu. Yine kadın hikayesi klasik. O dönemde çalıştığım firmada güzel arkadaşlarım vardı. Müdürüm, hemen bırak dedi, arkana bile bakma kızım dedi. İçtim dağıttım, kızın evini basmaya bile gittim. Arkadaşlarımdan biri beni sokaktan topladı resmen . Sonra ben tekrar ex ile devam edince, bana güvenleri kırıldı. İçten içe söylemeselerde beni zayıf gördüler, aptal gördüler. Belki kendilerince haklılardı  da. Yavaş yavaş arkadaşlarımla arama mesafe girdi, unuttuk birbirimizi. İşte bugün... Tam bugün.. Beni sokaktan toplayan arkadaşımın oğlunu gördüm. Aynı O’na benziyor. Meğer benim ikizlerle aynı okula gidiyormuş. Kapıda eşini gördüm, onu da tanıyorum o zamandan. Bir acayip oldum. “ Yaptım, en sonunda yaptım. Kurtuldum. Akladım kendimi. Başardım bu sefer O’ndan kurtulmayı.. “ diye haykırmak geldi içimden. “Git eşine söyle, o eski dosta söyle” demek istedim.  

Aslında ben gönül borçlarımı da ödüyorum kendince biliyor musunuz, anlıyor musunuz beni...İnsanın bu dünyada boynu bükük olmayacak arkadaş, galiba yaptığım şeyin doğruluğundan o kadar eminim ki; bundan dolayı bu kadar güçlü ve içim huzur dolu hissediyorum.

Ps..Şükür tekrar yazabiliyorum.. Donmuştum bir ara, geldim kendime...

13 Kasım 2014 Perşembe

Şükür

Boşver be değmez... Düşündüm de ııııhııı yazmayacağım bu sefer kırgınlıklarımı. Boşvereceğim.. Şükrediyorum Allah'ıma.. Heeeerr gün; bana böyle güzel çocuklar verdiği için. Onlar da iyi olacak, geçecek hırçınlıkları elbet. Umarım en kısa zamanda...

9 Kasım 2014 Pazar

Kış domatesi

Şimdi ex'in beni aldattığı kadın gündemde... Canım çok sıkkın. Pedagog iş ciddi olmadan tanıştırmayın demişti yani evlilik gibi bir tören vs olacaksa tanıştırılmalı diye belirtmişti. Bu ne kadar doğru bilemiyorum ama işime gelmişti. Beni üzen insanlardan biri olan bu kadın benim için Dünya'daki en kötü insanlardan. Malesef bu üzüntümün % 99 ' U benim Zayıf karakterli eski kocam da olsa, bu Süreci yaşamış bir çok insan gibi ikisinden de aynı derecede nefret ediyorsun ve ölmelerini istiyorsun. Neyse iki hafta önce tanıştırmış ve benim bücürleri de tembihlemiş söylemesinler diye...tabi bücürler öttü. Ortalığı bir ayağa kaldırmışım, perişan ettim ve perişan oldum. Hazmedemiyorum ne yapayım. Yutuyorum yutuyorum ama hazmedemiyorum malesef... Bu haftasonu aldı yine ve Kızlardan biri söyledi görüştüklerini. İçim yandı ağlamaya başladım. Neyseki annem yanımdaydı sakinleştirdi. Sakinleştim mi dersem bilemem, bilemiyorum.. Annem bir de herseye hazırlıklı ol kızım dedi. Durdum bir an tekrar yutkundum. Tevekkül et kızım dedim kendi kendime.. Sende bir gün kızaracaksın yeşil domatesim benim dedim. Hiç üzülme. Sen de mutlu olacaksın sabret sabret sabret...

4 Kasım 2014 Salı

Bilgisayarım CANLI!!!




Niye kimse anlamıyor ki… Ben bilgisayarları seviyorum. Gerçekten. Ve hep söylüyorum onların da hisleri var diye! Ama öyle onları kurcalayıp aşındıracak bir sevgi değil benim ki. O yüzden ben bir bilgisayarı en üst seviyede ve verimli kullanırım. Nazar değmesin benim bilgşsayarım kolay kolay bozulmaz. Çünkü amacına uygun kullanırım. Zorlamam onu. Bana vereceklerini bilirim. Bilinçli kullanıcıyım yani. Bunu niye mi yazdım. Yine biri geldi yanıma bugün “ off düzeldi” dedi.. “Sizin yanınıza gelince neden hep düzeliyor” diyor. Eeee dedim, seveceksin bilgisayarı, hor görmeyeceksin onu. “Aranıza girmeyeyim ama nasıl seviyorsunuz” dedi.. “Mahmutum benim” diye seviyorum dedim. 




Başladık gülmeyeJJ Sonra düşündüm. Niye Mahmut ya? Benim bilgisayarım adı “Enrique Iglesias”. İşte o kadar .Enrikooomm diye sevicem bundan sonra seni canım bilgisayarımJ



3 Kasım 2014 Pazartesi

Güçlü Kadınlar: Ben bir Horozum!



Bekar Anne: Kaya Kadar Sağlam Bekar Anne  Sevgili arkadaşımın bu yazısını okuyunca biraz silkelendim ve kendime geldim. Bırakıyormuydum kendimi ne... Hemen toparlandım ve çocuklarımla başbaşa iyi bir haftasonu geçirdim. Yüzümü hiç düşürmedim, kural koydum, rutinlerimizi tekrarladım. Sabahta okula hiç ağlamadan güzelce gitti meleklerim. Neymiş.. Anneler bence de güçlü olmalı. ben kendimi düşündüm, annem ağlarken kendini bırakmışken kendimi ne kadar kötü hissettiğimi, savunmasız hissettiğimi. annemi ağlarken gördüğümde annemin ne kadar güçsüz olduğunu hissettiğimi ve hayal kırıklığı yaşadığımı. Tabi büyüyünnce durumun öyle olmadığını anlıyorsun.Ama küçükken öyle hissetmiştim. Ve annem keşke güçlü bir kadın olsa diye düşünmüştüm. Aslında güçlü idi, şimdiki benden bile fazla güçlü belki de. Sadece dıştan bakarken bazı hareketler çocukların farklı algılamasına sebep olabiliyor. Onlar güvenli bir ortam, kendilerinden emin bir anne, kızan ama deli gibi bağırmayan, yeri geldiğinde kural koyan, otorite olabilen anne istiyorlar. Tek dertleri var. Güven ortamı. Çaresizlik asla hissetmemeliler, yönetilmek istiyorlar, yönlendirilmek. Kontrol altında tutulmak, başedemiyorlar çünkü bazı şeylerle..Her zaman ki gibi anneler güçlü olun, sevgiyle kalın.



Ve aşağıdaki karikatürü erkekler için yapmışlar. Hanımlar ne dersiniz, tersinden bakınca bizim şimdiki halimiz olmuyor mu?:):):):):)



                               bekar erkek              evli erkek                   ayrılmış erkek

ve......
                              ayrılmış kadın           evli kadın                   bekar kadın



30 Ekim 2014 Perşembe

Osmanlı Tokadı

Yazıp ta yayınlamadığım taslaklardan biri...
Geçmişi unutmamak lazım ve unutturmamak (kendime).. Tarih: Ekim 2014


Mayıs ayında boşandık. Ben ayaklarımın üzerinde dik durdum, çocuklarım için güçlü olmam gerek dedim. Ailem arkadaşlarım destek oldular. Sağ olsunlar hep var olsunlar inşallah. Bu güçlü durmam, onu sallamamam ve hayatımın kalanına odaklanıp mutlu olmaya çalışırken, o ne yaptı. Sonradan itiraf ettiği gibi bu durumumu kıskandı ve barışmak istediğini bensiz yapamadığını söyledi. Hemen evlenmek istedi. İnanamadım, kovdum, hakaretler ettim. Yine peşimi bırakmadı. Bayramda ailesi ile bir araya geldiğimizde söz verdi. Çok büyük hata yaptığını burnunun sürtüldüğünü, yuvaya geri dönmek istediğini.. falan filan. Neyse bu ikna çalışmalarından sonra, çocuklarım için bir kere daha deneyeyim, dedim. Ailemin de onayını aldım ve denemeye başladık. Ev tutup bir sürü eşya almıştı. Onları evimize getirmek istedi. Tamam dedim. İyice birleşmiştik, çocuklarımız için bu evliliği kurtarabilirdik belki... Evleri birleştirdik, eşyalar geldi eski eşyalar gitti Falan filan. Taşınmanın olduğu hafta sonu hemen değişmeye başladı. Pazartesi de geldi, ben yapamıyorum dedi. Beni incitecek laflar söyledi. Ben de ona. Ve iki gün sonra gitmek istediğini söyledi evi terk etti. Ailesi geldi, konuşmalar vesaire.. Anlam veremedim olanlara. Ama geçti, yine kendimi toplamaya başladım. Kalbim artık o kadar un ufak olmuş ki, toplarken cam kırıkları gibi elime battılar bu sefer , çok ağır geldi. Neyse, ben yine hayatıma bakmaya devam ettim bir gayret. arkadaşlarımla gezmeye başladım.Bu sırada çalıştığı şirket kapandı.İşi iyiydi ama işsizlik onu iyice bunalıma sürükleyebilirdi. Tekrar yaklaşmaya başladı. Mesajlarla tacizler, hemen evlenelim'ler... Dalga geçtim, ti ye aldım umursamadım. Ama için için de böyle dönüp gelmesi gururumu okşuyordu sanki. Ona göre her yerde ben varmışım falan filan. Ehh kadınız; iyi geldi bu laflar. Arada yumuşamalar başladı. Öncesinde hiç muhatap olmuyordum ama eve gelip çocuklarla oynamaya başladı. Onları uyutmama yardım etmeye başladı.Sinsi bir virüs gibi içeriden beni yiyordu. Sürekli " beni seviyor musun?, sevmiyorsun dimi artık..." vs. Nasıl güveneyim sana dedim, şamar oğlanına döndürdün beni. Yuvam dağılmasın, çocuklarımın başında babaları olsun , eski günlerin hatırına başka kadın olayını görmeden yuttum her şeyi. Yuta yuta karnım oldu kocaman, boynuzlarım Ay'a değmek üzere. Hadi dedim, doğru karar vermek için;  önce senin ne istediğini iyi bilmen lazım eski kocacım dedim. Psikologa götüreyim seni kabul mu? Kabul. İlkinde çoluk çocuk hep birlikte gittik, doktor ilaçlara başladı hemen. Hala gidiyor devam ediyor. Ama bu arada ne mi oldu? Haftasına benim bu eve sürekli gelmem, kalmam doğru değil dedi. Eyvallah dedik. Herhalde dedim psikolog çocuklar için bu karar aşamasında böyle söyledi. Tabi benim gibi salaklar iyimser düşüne dursun dimi.Haftasına ev tuttu kendine. Hooop  ne oluyorsun dedim. Aldığın kararları paylaşta bir zahmet biz de bilelim. Ayıptır artık dedim. Dedim de dedim. Meğer dostlar kadınla barışmış. Beni aldattığı kadınla, Bu arada gelip gitmeleri hep ondanmış. Hatta ikizlerimi bile bana sormadan tanıştırmış geçen gün. E tabi ikizler öttü hemen. Ahhhh bir tepem atmış. Açmışım telefonu bir güzel burnundan getirdim. Eve geldi akşamına . Bütün kalan eşyalarını çöp poşetlerine doldurdum, kapının önüne attım, defol git dedim. Hakaretlere başladı her zaman ki gibi. İki tane de suratına Osmanlı Tokatı çaktım, Anca gidersin dedim.

Çok yoruldum çooook. Bıktım usandım. Hakaretlerden, kullanılmaktan, kendi salaklıklarımdan. Nitekim dostlar içim çok buruk, ağzımın tadı yok. İnancım tükenmiş insanlara . Ama bugün ikizlerimin okulunda cadılar bayramı kutluyorlar. Turuncu giydirdim onları , Bal kabaklarım onlar benim. Aşklarım işte onlar. Hayatımın yegane  gerçekleri. Onlar içinde bugün işe gelirken dua ettim bol bol. Çocuklarımın başından eksik etmesin Allah beni. Onlara sağlıklı, huzurlu mutlu büyüme ortamı sağlamam için de bana güç kuvvet versin. Amin.

27 Ekim 2014 Pazartesi

Şaşkın LÜÜFERR!!!

Evliyken, kayınpeder kayınvalide bizde çok kalırlardı. Şimdi de isterlerse her zaman başımın üstünde yerleri var. Onlarla gönül bağım farklı çünkü. Hele babamı küçük yaşta kaybettiğim için, kayınpederimin yeri ayrıdır. Severim kendisini. Hele memleketli olması daha da bir hoştur.. İşte böyle biz hep birlikte iken,pazar günleri bu sonbahar dönemleri özellikle- bizim evde güzel balık sofraları kurulurdu. İkizler salonun ortasonda oynar, biz de balıkları çaktırmadan ağızlarına sokardıkJ Sofrada rakı, şarap ve bira ... Kayınpeder eski hatıralarını anlatır , bayılrıdım onun anlattıklarını dinlemeye , aynı şeyleri tekrar tekrar dinlerdim . Hele Van’da kaldıklarında oradaki hikayeleri anlatırken  onların şiveleriyle anlatmaları , sevecen, insancıl ...Büyük insanların anılarını dinlemeye bayırlırım zatenJ  Üzerine de fıstıklı tahin helvasıJJJ Offf ne keyif olurdu. Masayı topladıktan sonra, kendime az biraz şarap ayırır onu keyifle içerdim sakin sakin... Mutluydum ya. Hayatta en keyif aldığım, aile olduğumuz hissettiğim anlardandı bu balık geceleri....



Şimdi mi... Dün öğleden sonra  kızların babası geldi, onlarla evde vakit geçirmek istedi, ben de dışarı çıktım. .Gezdim dolaştım, akşamüstü geldim.. Kızlara yemek hazırlamaya başladım velakin.. Kibarca sordum sen de ,ister misin? “Yok ya  babam arayıp duruyor  balık yapacakmış.. şimdi gideceğim “ dedi. Bir yutkundum, bir kez daha yutkundum. Gitti.. Balık yemeye gitti. Mutfakta kızlara hamburger hazırlarken, bir ağladım bir ağladım, açtım musluğu kızlar sesimi duymasınlar diye... Balık için ağladım resmenL Sonra boşver be kızım dedim.. koy d.t.ne gitsin.. Hamburger yaptım kızlara .. Onlar da ilk defa sonuna kadar herşeyiyle bir yediler :) Nasıl mutlu oldum. Keyfim yerine geldim. Bir de yorulmuşlar erkenden bir uyudular. Ben de kendime hamburger yaptım. Bir bardakta kırmızı şarapJ Keyfim yerine geldi.. Bir daha da balık için ağlarsam ne olayım dedim..

Gideceğim, boğazda kendime lüfer ısmarlayacağım işte.. Hıhhhh...

20 Ekim 2014 Pazartesi

Soyismi Değişikliği...

    

Neden ben mağdurmuşum gibi davranılıyor. Boşanmanın bence en aşağılayıcı en ayrımcı en küçük düşürücü olan şeyi nedir  bir kadın için biliyor musunuz? Tek bir şeydir o da…Kadının soyismi değişikliği.. Bunun dışında hiç..!!! Bir de devlet  bunu tüm dünyaya duyurmak için, elektronik devlet olmuş ya! Tüm sistemlerinde yememiş içmemişler güncellemişler. Her yerden bu değişikliği pöööörrtletiyor karşıma. Seçim kağıdında, ssk da, vs... Eskiden bir evrak üst kattan alt kata 6 ayda inerdi. Ne güzel günlermiş meğersemJ   Eski kocalar hala işyerlerine evliyim diyebiliyorken  ben bunu heryerde güncellemek zorunda mıyım?

Yaşadığım en sıkıcı durumda şöyle oldu: Geçenlerde iş yeri hekimine ilaç yazdırdım. Tabi ki şirkette bilinen soyismimi verdim. Heryerde olduğu gibi bizim şirkette de vah vahçılarla, ne oldu neden ayrıldınız diyen sanki ailemin birinci ferdiymiş gibi özelime karışabileceğini düşünen densizler var.. Neyse, bugün şirketin anlaşmalı eczacısının kalfası gelmiş, sekreterya da ağzını yaya yaya “soyisim değişikliği olmuş herhalde.. doktora yazdırırken bir daha o soyismini verin.. sistemden bulamadık”  llleeeen...!!!  kadınn kadın.... o yayvan ağzını ıslak laylon terlikle döverim.. haberin olsun.. dedikodunun kol gezdiği sekreterya bölgesinde öyle konuşulur mu densiz.. Daha ne diyeyim..  


Ama benden boşananlara  tavsiye konuyu milletin ağzına tıkmak istiyorsanız , hiçbirşey olmamış gibi “olur canım” deyip oradan topuklamak elzemdir. Bu arada olayın olduğu gün doğum günümdü, sabah ta ex şirkete gül göndermişti.. Anlayacağınız milletin iyice kafası makara olduJJJ


Ha.. o güller ne oldu dersiniz? Soldu ..soldu..soldu...vee çöpü boyladı:):):):)

8 Ekim 2014 Çarşamba

Grafiker mi!!!

Benden uzak dursunlar. Bu grafikerler bende uzak dursun anacım.. Muntazam olacak muntazam olacak diye diye. Benim taslağım böyle değildi diye diye ..telefonda kafamı ütüledi...bu nedir ya.. Hem projenin asıl sahibi olsun hanımefendi hemde hiçbir çalışmaya  "çok yoğunum" diye katılmasın.. Sonra da taa 6 ay önce yaptığı taslakla ahkam kessin. Biz o taslağın üzerinden kaç tane toplantı yaptık hatta sende katıldın, değişiklikleri ben k.ç.m..mı uydurdum şimdi beğenmiyorsun?Hııı? Sorarım size dostlar ben bu kişiye sinirlenmeyeyim de  ne yapayım? Ben de bir güzel" bu projenin asıl sahibi sizsiniz.. şu şu toplantı odasında danışmanlarla çalışıyoruz, buyrun gelin burada fikirlerinizi paylaşın" demişim çok mu (e tabi arada başka sert sözlerim de olmuştur)? Bekar Hanım beni azarladı diye kosssskoca kadın sen git direktörüne şikayet et.. Güleyim mi ağlayayım mı, bilemedim. Neyse ki direktörle konuştuk , benim niyetimi anladı.Amacım üzüm yemek bağcıyı dövmek değil, iş yürüsün.. Direktörle de aram fena değildir. "O çok naif, kırılgan, sen birazcık alttan al falan filan" neyse hanımefendi geldi  yine çok yoğunmuş bugünkü çalışmaya katılamayacakmış, surat düşmüş.. Ne diyeyim ben Allah'ım.. Bilemedim. Evet insanları kırmakta istemiyorum ama burada da sizin enayiniz yok.. Hiiiç kusura bakmayın. Emeğimi yedirtmem yani.



Moliere mi???

Moliere'in di galiba..İnternette aradım metni ama bulamadım malesef:(

Üniversitede tiyatro kulübünde çalıştığımız kitapta bir metin vardı. Gölcük depreminde  askerliğini yaparken rahmetli olan çok değerli bir arkadaşım vardı. Bu akşam rahmet istedi demek ki... Yattığı yeri malesef kimse bilemiyor, kayıp oldu ve bulunamadı:(

O'nun o kitaptan okuduğu bir metin vardı; evirip çevirip, değiştirip cümleyi felsefe yapardı:

"Başka adamların başka karılarını aldatan çok adam gördüm ama benim gibisini görmedim"  

ya da 


"Başka kadınların başka kocalarını aldatan çok kadın gördüm, ama benim gibisini görmedim"


Seviyorum kelime oyunlarını...

1 Ekim 2014 Çarşamba

GARİP!!!



Garip’in iki anlamı var. Bir insanın garip hali. Hani derler ya “vah vah çok garip olmuş, gariban olmuş diye”. Diğer bir anlamı da;  anlam yükleyemediğimiz konulara “garip”  dediğimiz anlamı. Bir insan bu iki anlamlı hali de yaşar mı. YAŞAR  , yaşar. Anlayacağınız garip kelimeleriyle dolu günler yaşıyorum. Her iki, anlamında da...Artık ben yazıp da  afedersiniz sizin de beyninizi ütülemek istemiyorum :(
Asıl; yaşadığım gariplikleri anlatmak yerine güzellikleri paylaşayım artık sizlerle.

Haftasonu bir eğlenmişim, bir gezmişim sormayın. Kıs kısa başka bir şehri gezmeye gittik. Aynı yataklarda mı yatmadık. YattıkJ Otelimiz yakışıklı subaylarla mı kaynamıyordu.KaynıyorduJ Tabi benim gibi sabah kuşu olmayan diğer arkadaşlarım bu güzelliklerin bazılarını kaçırmış olabilirJ Allah’ım ya tatil de de 06:30 da kalkılır mı? Huyum kurusun işte.. Gün kaçacak diye erkenden kalkıyorum. Kalkmakla da kalmıyorum en geç 08:00 de hepsini arayıp cepten bir güzel de uyandırdım mı! UyandırdımJ Değişik yerleri gezip, çimenlerde mi yuvarlanmadık! Yuvarlandık.


Aha da o çimenlerin resmi işte...


Eh.. bilen de bilir:) burası neresi ???

9 Eylül 2014 Salı

POOOK Gibiyim!

İkizler okula başladığından beri akşamları çok zor uyuyorlar uykuları geliyor ama 23:00  ten önce uyumuyorlar. Düzenleri bozuldu. Akşam en son ben de sinir krizi geçirdim, oturduk üçümüz ağladık. Sonrasında ikizlerden biri kustu. Meğer okulda dondurma yedirmişler, mideyi üşütmüş. Yavrum ondan uyuyamıyormuş.  Neyse komple yatak üst baş hepsini bir güzel değiştirdik. Yatağa inci tanesi gibi dizildik, üç bayan. Vallahi kızlar dedim ben dayanamıyorum uyuyacağım, sızmışım ağlayarak. Onlar ne zaman uyudular hiç bilemiyorum. Sürekli bır bır bır... okula gitmeyeceğim, uyumayacağım, anne canım sıkılıyor, anne dişlerim çıkmasın ağrıyor... gürülteleri arasında resmen sızmışım. İyi ki sızmışım yoksa kendime birşey yapardım. 


Kafamı duvara doğru vurmak istediğimi hatırlıyorum bir ara..



Nitekim sabahı hayırlısı ile ettik,sabahta şükrettim ters bir hareket yapmadığım ve ex’i arayıp ana avrat küfretmediğim için.  Haketmiyor mu, dibine kadar hakediyor. Ama ne dedik: “Seni Allah’a havale ediyorum” aynen böyle. Hiç yokmuş gibi düşünüyorum. Annem sabah dedi ki “onu arayıp ne yapacaktın”, “bir de o olsaydı o çocuklardan beter, boşşşveeer olmaması daha iyi”; vallahi bu kadın var ya bir de okusaymış filazof olurmuş. Öyle akıllar veriyor ki, saatlerce konuşmuyor öyle. Sadece bir cümle ediyor, tamam. Ama bu dönemde anneciğimi de hırpalamadım değil, çok ağladığım ,bağırdığım dönemlerim oldu. Özür dilerim annem dediğimde bana ne dedi; “bana bağır , bağıracaksın tabi başka kime bağıracaksın, ağlamak istiyorsan da ağla, ağlamak iyileştirir” . Yaaa işte annelik böyle birşey, ne kadar kırıp döksen de onlardaki çocuklarının sevgisini hiçbirşey yıkamaz. 

Seni seviyorum annem, iyi ki varsın.


Baba Olmak Ne Rahat!



 Bu hafta ikizlerin okulda 2. haftaları. İlk hafta çok güzel gittiler. Ama bugün sabah 07:30 tan beri özellikle A. okula gitmeyeceğim diye ağlıyor. Sebebini de zar zor öğrendim. Yeni öğretmenleri İ. O’na kızmış. Ama bu arada diğer ikizim B. “Ama anne A. yaramazlık yaptı” diye de gerçeği de söyledi. “Haklı kızım, yaramazlık yapmamalısın, öğretmenlerinin sözünü dinle falan filan...” Nitekim sustu mu HAYIR okula kadar ve okulda da devam etti. A. çok inatçı ve istediği olana kadar asla vazgeçmeyen bir çocuk. Diğeri B. ise konuşarak ikna edebildiğim (ama mantıklı olacak açıklamalar ve söz veriyorsam bir konuda mutlaka tutacağım unutmuyor çünkü...) karakterde. Neyse okulun müdür yardımcısı hem de psikoloğu olan C. Hanım ile konuştum. Okula şimdiye kadar aile içindeki süreci yansıtmamıştım. Bunun sebebi de çocuklarıma farklı yaklaşılmasın vs. diye. Belki doğru belki yanlış düşünüyorum. Biraz da bakalım bu süreçte çocuklarla ilgili şikayet gelecek mi, durumu bilmedikleri için bir farklılık hissedecekler mi, onu görmek istemiştim. Ama anladığım kadarıyla hiç anlaşılmamış, çok şaşırdı. Fazla da sorgulamadı ki, sağolsun. Çocukları pedagoga götürdüğümü ve pedagogun da hiç bir problem olmadığını söylediğini de ayrıca ilettim. Hiç yoktan bilsinler ki, bir durum yaşanırsa kulakları açık olsun, çocukların bir cümlesinden belki benim farketmediğim bir durumu çıkarırlar ki zamanında müdahale edelim.  İşte başlığı bundan dolayı “baba olmak ne rahat!” diye koydum. Sadece haftasonları çocuklarla ilgilenerek sabah yaşadığım buhranları ve sıkıntıları yaşamayan ve görmeyen bir baba. Erkekler , korkak olanlar özellikle üç maymunu oynuyorlar işte. Zorluklarla başedemeyince biz annelere kalıyor bütün yük, onlarda hayatlarını yaşadıklarını zannediyorlar. Ne kadar bencilce. Sabah yaşadığım sıkıntı, üzüntü ve sinirlilik halini saat kaç olmuş atamamışım hala ve yazıya döküp atmak istiyorum. O ise poposunda pireler mışıl mışıl uyuyor. İşte böyle... Yapacak birşey yok. Annelik karşılıksız yapılan tek şey galiba bu hayatta. Allah’a şükürler olsun ki anne olmuşum, inşallah çocuklarımın başında uzun yıllar olurum da onların iyi bireyler olduğunu da görürüm. Benim için mükafatı da bu olacaktır...




Her gün içimdeki nefreti söndür Allah’ım diye de dua ediyorum, eğer bu kıskançlık ve nefretten kurtulamazsam kendi hayatımı mahvetmekten başka birşey yapmam. Önüme bakıp güzel bir hayat kurabilmem için benim de içimin temiz duygularla yüklü olması lazım. Bundan dolayı çocuklarımın babaları ile ilgili iletişim vesaire durumlarında asla ve asla kendi duygu ve kırgınlıklarımı göstermiyor olmam çok önemli. Onlar babalarını seviyorlar koşulsuz, tıpkı beni sevdikleri gibi. İnsan sevdiği bir insan hakkında kötü söz duyunca nasıl üzülüyorsa (ki bu süreçte hiç yapmadım- belki farkında olmadan az çok ima etmiş olabilirim sadece) babaları içinde kötü söz duymak istemeyeceklerdir. Bu nefreti bu çocuklar hissetmemeli, bunun için de benim bir an önce bu duygudan arınmam lazım. Allah yardımcım olsun.

5 Eylül 2014 Cuma

Sokrates



“Sokrates’e birisi için, seyahat onu hiç değiştirmedi, demişler. O da: Gayet tabii, çünkü kendisini de beraber götürmüştür, demiş.”


Sabah okudum ve “40 yaşındayım artık mutlu olmak istiyorum” diyen ex geldi aklıma. Ve çok güldüm.. Benim ex’i ifade ediyor bu söz. Adam! sen hep aynısın ki mutlu olmayı bilmiyorsun, hep huzursuz hep mutsuz hep önyargılısın... Mutlu olmak için Gitmek istedin  dur diyen de olmadı, 2 ay sonra geri döndün mutsuzum yapamadım diye,  sonra yine mutlu olmak istiyorum diye gittin. Ama giderken unuttuğun birşey oluyor, aynen bu sözdeki gibi kendini de yanında götürüyorsunJ  Sen kendini değiştirmeyi istemedikten sonra, değişmek için yardım almayı istemedikten sonra ne kadar ben mutlu olmak istiyorum gitmek istiyorum desen de Antartika’ya da gitsen, Adriana Lima ile sevgili bile olsan da; mutsuzluk peşini bırakmayacak.. Aslında ne biliyor musunuz, mutlu olsun ya gerçekten. Çocuklarımın mutlu babaları olsun, problemli babaları olmasın da istiyorum. Geçen sefer döndüğünde o kadar ağladı, üstünü başını yırtmaya kalktı ki, o hali geldikçe gözümün önüne içim acıdı birden. Yazıktır ya, günahtır o da insan evladı... Allah herkese mutluluk huzur versin inşallah...

4 Eylül 2014 Perşembe

TTNET SENDROMU!



Bilmem kaç kere telefonla aradılar, taahhütünüz bitiyor kampanyanızı yenileyelim. Tamam yenileyelim, ama hat şu kişiye ait onula görüşmemiz gerek. Hat bu arada kayınpederin üstüne kayıtlı.
 “Yanımda değil şu anda, telefonu burada arayın “ vesaire.. Onu da aramamışlar. Dün en son faturayı görünce olaya müdahil aradım ttnet müşteri hizmetlerini ayağa kaldırdım. Kayınpeder gibi aradım. Ama kadın sesiyle. İsim Hasan. (örnektir) Hasan Hanım, anne kızlık soyismi.. Cııık tutmuyor. Ev adres… Geriye dönük oturduğumuz 4 adresi de vermeme rağmen tutmuyor. 

Kardeşim dedim 75 yaşında kadınım  beni uğraştırıyorsunuz, takım liderinizi verin dedim.  Anlattım derdimi, nufüs kağıdını fakslayın falan filan.. Eeee fakslyacağız da ben Hasan Hanım’ımJ Nasıl olacak, resmi görünce ortaya çıkacak. Eh dedim artık olan olmuş, o kadar uğraştım, ofiste konuşurken milleti güldürmekten öldürmüşüm.. Temem ya buna da tamam kardeşim dedim.. Şimdi cevap bekliyoruz sevgili müşteri hizmetlerinden.. Hala benimle  “75 yaşında kadınım yormayın beni”  diye ofiste dalga geçiyorlarJ Yoksa içim 75 yaşında mı oldu , çabuk adapte oldum. Çocuğum, evladım diye konuşma başladım alimallah…

1 Eylül 2014 Pazartesi

BOMBAAAA...

...GİBİYİM...                                  
Bu sabaha acayip özgüvenli ve mutlu kalktım. Kızlarım; okulun 2. günü okula gitmek istemediklerini:( söyleselerde valla ben pozitif olduğum için herhalde okuldan ayrılırken süperdiler. Maşallah diyorum kediciklerime...

İşyerinde bazı değişiklikler var bu dönemde, bu da beni gerdi birazcık. Ama bilgi ve altyapıma baktığım zaman, bu haftayı atlatırsam yeni gelen üst yöneticimizle gayet uyumlu çalışabileceğimizi düşünüyorum. Durgunluk halimden dolayı ben proaktiflik gösterememiş olabilirim. Ama bunu atlatırım ben ya:) Ezik halimden kurtulayım bir... Eziiikk miyim  u...l..eeennnn benn. 
HAVUÇLU KEK TARİFİ:

4 adet ex koca yumurtasını kafasından kırın; 2 su bardağı şeker ile iyice eriyene kadar karıştırın ki ex kocanın acı tadı iyice gitsin..
2,5 su bardağı bembeyaz un, 2 tatlı kaşığı tarçın, tabiki kabartma tozu ve vanilyayı bir kaba hazırlayın.
2 adet ex koca tipinde havucu iyicie rendeleyin anacım. 1 limonu rendeleyin, rendelerken kocanın kafasını rendelediğinizi düşünün...
Sonra ex kocanın gözleri büyüklüğünde (siz anlarsınız) cevizleri iyice dövün, ben bayağı eze eze hal oldum  çekiçle iyice canını çıkardım cevizlerin..  1 bardak kadar olsun...

Hepsini karıştırın, cehennem sıcaklığında pişirin, sonra da çöpe atın, gidin kendinize bir kahve yapın.. OHH be hayat güzel deyin..








Okulun İlk Günü:)

İkizlerle akşam geç saate kadar dolaştık (geç saat dediğim 22:00 oluyor tabi ki:) ... Ne isterlerse aldım, balon aldım, şeker aldım, pasta aldım... kuzenleriyle oynadılar. alışveriş merkezinde oradan oraya koşturdular. Tabi akşamda pestil gibi uyudular. Sabahta okul:) Allah'ım şükürler olsun ki o kadar güzel hiç problemsiz kalktılar, hazırlandılar ki. Okulda öğretmenlerine sarıldılar.. Nasıl mutluyum, nasıl özledim şimdiden onları. Kokularını, dokunuşlarını, yumuşacık yanacaklarına mucccuuukkk diye yapışıp  öpmeyi:) Kuzularım benim. Allah'ım sana şükürler olsun, onlara sağlık sıhhat ver yarabbim.

30 Ağustos 2014 Cumartesi

Gülücük...

Sadece....


"Aldatanlar aldatmakla yetinmezler; onlar, ihanete uğrayandan bunun için üzülmemesini, kahırlanmamasını, dertlenmemesini, sevdiğinin bir başkasıyla yaşadığı hazzın üstüne kendi acılarının gölgesinin vurmasına izin vermemesini de isteyecek kadar BENCİLLEŞİRLER. İhanetin yarattığı ve hem aldatanın hem aldatılanın hayatına yayılan kederli gölgeyi, isterler ki aldatılan temizlesin, aldatanı vicdan azabından, suçluluktan, bir başkasını haksız yere üzmüş olmanın utancından kurtarsın; bunu elde edebilmek için aldattıklarının önünde alçalmayı, kendilerine acındırmayı, gülünç şaklabanlıklarla bir gülücük koparmaya uğraşmayı mubah sayarlar ama ne yaparlarsa yapsınlar bu armağanı aldattıklarından alamazlar; aldatılan, elinde kalan son silahı asla kendini aldatana gönül rızasıyla teslim etmez."


Ahmet Altan,  "İsyan Günlerinde Aşk"...


29 Ağustos 2014 Cuma

Sünger Kafa-2

Aha da ben!! Niye kolay kandırılıyorum?  Çok mu safım? Çok mu iyi niyetliyim? İnsanların söylediği güzel sözlere inanıyorum hemen. Kandırıldığımı aldatıldığımı hepsini bu bloğu okuyan herkes biliyor, yaptığım salaklıkları da.
En büyük salaklıklarımdan biri onu tekrar kabul etmem, şiirlerine, mesajlarına, güzel davranışlarına, sarılmalarına aldanmam oldu.. Ne oldu 2 ay sürdü. Evi taşır taşımaz pişman oldu ve yine benim istediğim değil, onun istekleri oldu. Yapamıyorum, edemiyorumlarla, evden gitti akşam. Gitmek mi istiyorsun "Evet".. "Akşam gel eşyalarını al , git o zaman"."Tamam." Bu kadar basitti kelimeler.. Ya gecem nasıl geçti derseniz, anlamsız, yüklü, ağır, kalbimi bir mengenenin arasına almışlar sıkmışlar gibiydi. Acayip koydu.
İlki bu kadar koymamıştı. Ne yaparsın, çocuklarım için güçlü olmalıyım yine. Gün sayıyorum kendimce.. 2 gün sonra daha iyi olacağım, 1 hafta sonra daha iyi olacağım... diye diye avutuyorum kendimi.
Sizin anlayacağınız dostlar acayip şeyler yaşadım bu son 6 ayda.. Benden daha acayipleri de vardır kesin. Allah herkese sabır versin.
Çocuklarımla paşalar gibi huzurlu mutlu yaşamak nasip etsin..Bir dostun dediği gibi "yalnız yaşlanma ihtimalin de var onu da düşün".. bu lafta koydu. İki çocuk var bir de.. Gayem yanımda biri olsun değildi hiçbir zaman ama ileriki hayatıma yönelik güç pınarlarımdan birini eksiltti bu söz sanki.. Ne var yalnız olayım, dostlarım olsun, çocuklarım sağlıklı olsun. İlla yanımda yaşlanırken biri olsun diye biri olacaksa bu mudur mutluluk, bu mudur huzur... ne bileyim o biriyle birlikte olabilecekken ben yalnız:( Daha ne kadar depresif olabilirim şu an bilemedim :) Acıyı mı seviyorum leuun ben.. Yoksa hasta olan ben miyim? Vallahi kafayı yedirtecekler bana:) Aklımı koru sen yarabbim..

27 Ağustos 2014 Çarşamba

RİSKKKK

Evet aldığım risk mıçıma mı girdi desem.. O risk elimde mi patladı desem.. Evleri birleştirdik, o evinden çıktı yanımıza taşındı.  Hadi nikah tarihini de alırız tekrar yakında diyordum ki.. Hatta ben biraz bakalım böyle dedim, yok evlenmeden olmaz evleneceğiz tekrar dedi.
 PATLADI. !!! Resmen elimde patladı..

Bana dürüstlüğü tuttu. Başka biri varmış aklında ne yapacağını bilmiyormuş.. NEAAAA!! Hani yok diyordun ya, kendimi öldüreceğim diye önümde üstünü başını parçalamalar. Kaç aydır peşimdesin, bana şiirler döşemeler, hediyeler almalar...Ne oluyoruz ya? Tam bir manyak çıktı sizin anlayacağınız. Bir hafta on gündür ben bir şey demememe rağmen evlilik yüzüğünü taktı (ki ben hala takmadım), iki gündür çıkardı ve patlattı bombayı. Ben ne yapayım dostlar bunu haaa! bana söyleyin ben ne yapayım. Çocuklarımı da düşünerek affetme moduna girmişken iki günde patlayan bu manyağı ne yapayım. Ailesi oturdu karşıma bir daha olmayacak çocuklar önemli dedi. Şimdi bana benim mutlu olmaya hakkım var diyor. Ben mi çağırdım seni, yapamıyorum sizsiz diye sen kendin geldin.. NE YAPAYIM BEN .. GERÇEKTEN BİLEMİYORUM.. TIKANDIM.. USANDIM. ÇOCUKLARA NE DİYECEĞİZ.. TEKRAR EVDEN GİDERSE  O ÇOCUKLARIN KAFASI İYİCE KARIŞACAK..ALLAH'IM BANA YARDIM ET..YİNE SANA SIĞINIYORUM.

Not: ayakta dik duduğum için beni kıskanmış bir de... çüşşşş sana manyak adam..

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Mahcubum...

Kendime bile mahcubum da; bu son 3-4 aydır yaşadıklarımla yorduğum sevdiklerime olan mahcubiyetimi bir de siz düşünün.  
Bazen bir rüya gibi gelirken yaşananlar bazen de yaşadıklarıma  kızıyorum. Ne gerek vardı tüm bunlara, ders almamız için böyle acı çekmeye, böyle sıkıntılı durumlara? Ders mi aldık dedim??!!!.. Hiç sanmıyorum aslında. İçim hep yanlış bir şey mi yapıyorum sorusuyla muhatap. Böyle sorduğum zamanda hep haklı çıktığımı da biliyorum. 


Durum böyle dostlar... Yaşadığımız fırtınayı çabuk atlatıp çocuklarımızın da arada kalmaması için biz birleşme kararı aldık. Dediğim gibi belki fedakarlık belki alışkanlık belki içimde kalan sevgi kırıntıları belki de  belki de belki de... Keşkelerle karıştı belki 'lerim. Beni destekleyen olduğu gibi, salak mısın seni yine üzecek diyen de bir o kadar da kişi  var. Hepsine ama hepsine hak veriyorum. Sünger kafayım işte... Hepsini emiyorum:( 

 Evet bu riski alıyorum. Ben alıyorum. Çocuklarımızın bizi birlikte gördüğünde gözlerindeki bakışı görüp bu riski alıyorum. Sindirmeye çalışıyorum ama sindirilmesi bir o kadar zor. Bunu da biliyorum. Bekar yalnız günlerimi çok özlüyorum. Bunu da biliyorum.  Yolumuz uzun mu kısa mı bilemem ama, bu blog dünyasındaki acizane dostum “öküz” ün dediği gibi “yaşa ve gör...”. Ben de öyle yapacağım. Ama bu blog devam edecek, ve ikiz annesinin yaşadıklarını, gizli dünyasını yine sizlerle paylaşıyor olacağım. Ve  bu dünyada hala bekar ikiz annesi zorluklarını vs. yaşadıklarımı sizlerle paylaşacağım. Kalbim burada çünkü benim:) Kim ne derse desin özgür bekar bir anneyim. 

 Bu dönemdeki en büyük kazancım "kimseyi yargılamıyorum", ya da elimden geldiğinde yargılamamaya çalışıyorum. Umarım çocuklarım ve ben mutlu oluruz. Allah'tan bunu diliyorum ve dua ediyorum..

Güçlü kalayım, güçlü kalın...


4 Ağustos 2014 Pazartesi

Sünger Kafa Seniii...

Kandırıldım…. Bayramda boşluğuma geldi ve ex koca tarafından kandırıldım. Beraber çocuklarla gezdik, tozduk.Yemek yedik, bayram ziyareti yaptık vesaire vesaire… Bayramı yalnız geçirme kaygısı, annemlerin yanına gidememiş olmak, ne bileyim çok ağlamış olması… bunlara kandım. Karaktersiz miyim leeen benn?:(  Bugün işe geldim ve arkadaşıma anlattım .”NEAAAAYY bir hafta görüşmedik hemen yelkenleri suya indirmişsin” diye  kaydı fırçayı.. “Daha çektireceğiz. O akıllanmamıştır. Barışacaksan bari iyice bir çektir de bir daha dötü yemesin “ dedi. Haklı konuştu valla. Zaten kaç gündür için için yanlış birşey var yanlış birşey var deyip konuşuyorum kendi kendime. 

Ve genelde bir durumu sorguluyorsan o vaziyetten de hayır yoktur gibi geliyor. Bir de kafam iyice su kaynattı, kim ne derse onu yapacak vaziyetteyim. 

Biri “uzan şuraya canım” desin  hiç düşünmeden bu kedi gibi uzanacak kadar sünger gibi oldum, 



omurgasızım işte…







Ben daha bana ne diyeyim… Sünger kafaaaa işte.

24 Temmuz 2014 Perşembe

HERKEZ! zzzzzzz...

Herkezzzzzz  nedir ya. HERKES yazılır. Hele de bunu iş hayatında yazışmalarda gördüğüm zaman tepem atıyor resmen. Hala buralarda mıyız? Biz nasıl gelişeceğiz daha yazmasını bilmiyoruz?

YANLIZ   değil   YALNIZ  ---yalnızlık nedir tek olmaktır yani Yalın dır.


YALNIŞ   değil  YANL

22 Temmuz 2014 Salı

Gafffff...

Ya kızım kafan nerede senin ya:(   Resmen telefon açıkmış ya...

Danışman firma sahibi hakkında çok afedersiniz  konuşurken adamın danışmanı telefondan duy hepsini. Ben açık olduğunu bilmiyorum telefonu. Telefon benim bile değil! 5 dakika konuş konuş  konuş.. Telefonu getiren saf arkadaşta öyle bakıyor trene bakar gibi. "Telefon açık" desene yawww..Bu kadar mı tutuksun. Tabi telefonun açık olduğunu farkedince." Telefon mu açık Sa..." demeye kalmadı.." aa açıkmış" dedim kendi kendime. Çat kapattım hemen. Döndüm bizim elemana " ya sen niye söylemiyorsun telefon açık diye".."Ben ne bileyim böyle konuşacağınızı adam hakkında demez mi" ..
Atlayacaktım üzerine.. Tabi telefondaki aramış hemen saydırdığım kişiyi, söylemiş.

Yaww dana mısın be adam. Ne öyle söylüyorsun hemennnn!! Bir dur düşün, adam yaşlı, duygusal. Bunalıma girmiş hemen. Bir daha ben gelmeyeceğim diye şirketi terki diyar eyledi. Ha iyi mi oldu. Çok iyi oldu. Zaten firmasıyla sözleşmeyi bitirmiştik, 1 gün daha gelip destek verecekti.  Yalnız patronun kulağına giderse m.çtığımın resmidir!!! Offf anam ya  üç buçuk atıyorum valla. Tövbe tövbe.. Adamı vallahi kırmak istemezdim. Ne de olsa emekleri var. Ama herkes hele de iş dünyasında bazen yoğnluktan biri hakkında ileri geri saydırmaz mı yavv.. NEEE. Saydırmaz mı?? Çok öğreneceğim şey var daha çoooook. Allah'ım ne olur affet. Vallahi billahi üzüldüm. Biraz da bu kadar tövbe etmem acaba döt korkusundan mı?

Böyle bir malak (estağfirullah) durum başına gelen var mı?

Ha bir de bak kendimi nasıl aklıyorum; Öküzlük sralaması yaptım:

1.Öküz-Altın Madalya  : Telefondakine gelsin (ne söylüyorsun be hemen, sana birşey diyen mi oldu?)








2.Öküz-Gümüş Madalya :Tabi ki bizim köylü saf arkadaşa gelsin (ollummm  bir daha öyle telefon açık elinde aval aval dolaşma)









3.Öküz - Jüri Özel Ödülü (Bronzluk değildim sanki  ne bilemm  -- benim bloğum ya istediğimi veririm kendime.) Bu süreçteki en masum köylü benim gibi geldi de:)