26 Mart 2015 Perşembe

KABULLENME AŞAMALARI

Kalk kızım kalk! Saat:06:30...Çocuklar uyanmadan kalk. Gir duşuna hadi!Ohhh sıcacık su. Neeee! Şampuan bitmiş, neyse sabunla hadi.
Kurma kafanda kızım kurmaa!
Bitti geçti işte...
Hadi hayatına bak sen.
Kalk kızım o buz gibi taşın üstünden.
Hadi hasta olacaksın.
Bak şimdi çocuklar uyanacak!
Seni bu halde, ağlarken, görmesinler.
Hadi topla kendini, yıka yüzünü.
Kabullen artık.
Biliyooorummm!
Herşeyin farkındasın tamam at kafandan artık.
Bak kes şimdi ağlamayı, hemen!
Evet aynadaki ne mi?
Acıyorsun!
YAPMA!
İşinde gücünde, çocuklarının başındasın. GÜÇLÜSÜN SEN!
Hadi bakiimm hadiiii.
Yıka şu yüzünü.
Hadi yola devam.
Yeni bir gün başlasın....

22 Mart 2015 Pazar

FINDIKLI KURABİYE

Daha önce tarçınlı havuçlu kek tarifimi okuyanlar, nasıl bir tarif vereceğimi az çok tahmin etmişlerdir.
Bu nişan kurabiyesi aslında. Ex ve sevgilisi için yapıyorum:)

1 kase margarin, cıvık olacak. Aynen aldatan eski koca ve sevgilisi  gibi.
1 su bardağı pudra şekeri ( bu benim:))
2 yumurta sarısı (nasıl elde edileceğini bilen bilir, iyice yumurtaları kırıyorsunuz)
Fındık ve tabi ki fındıkları kırmak için fındık kıracağı. Lütfen demirden olsun bu kıracak iyice ezmek gerek fındıkları.
Kabartma tozu, un vs. klasik hamur.
Efendim cıvık margarinin içine bendeniz şekeri katıyorsunuz, o şeker öyle bir ortalığı karıştırıyor ki...O yağlar ortadan kayboluyor. Kırdığınız pardon canını çıkardığınız fındıkları da karıştırıp, iki yumurta sarısını (hayal edin) katıp un ile iyice yediriyorsunuz. Ortaya iğrenç bir karışım çıkıyor. Sakın bunu pişirmeyin, daha da beter olur tadı. Hemen çöpe atın anacım. Bu kadar kırık fındık ve o yumurta sarılarıyla  yenmez bu kurabiye...Ağır gelir bize..

16 Mart 2015 Pazartesi

SALAĞIM SALAKSIN SALAKLAR...

Haftasonu ikizlerden bir hastalandı, ateşlendi. Cumartesi ex geldi, yanından ayrılmadı. Gece de gitti yeğenine baktı. O gece ne oldu bilmiyorum, bilmekte istemiyorum ama. Her gün çocukları soran, uyku saatinde uyudular mı diye yoklayan adam Pazar günü yokoldu. Hiç tık yok. Akşam geçti yine yok, çocuk ateşler içinde. Her zaman yanımızda olacaktı ya. Püfff. Muhtemel kavgalı sevgilisiyle barıştı. Pazartesi sabah whatsuptan mesaj atmış, "Günaydın, Naptınız". Cevap:"İyiydiler". soru:"...ikiz nasıl odu, iyileşti mi". Allahhhhhhhhh. Tutmayın beni. "Bana bak dedim, beni zıvanadan çıkarma, gezmiş tozmuşsun kalkıp şimdi mesaj atıyorsun" Böyle böyle. Karşılıklı atışmalar başladı. Ne varsa döktüm içimdekileri. Rahatladım.Beni suçlayabildiği tek şey "çocukların saçını taramıyorsun". Bir gülmeye başladım. Allah'ım sen akıl fikir ver. Bir daha  haber vermeden gelmiyorsun ve alman gereken zamanda alıyorsun, dedim. Dedim de dedim. İyi mi ettim bilmiyorum, ama pişman mıyım. Cık! Hiç hem de. Bir arkadaş (okuyunca kendini tanıyacak), "Seni kuma yapmak istiyor" demişti de, ben de konduramamıştım. Daha geçen hafta o kadından kurtulmak istediğini ağlayarak anlatan adam gitti, bu hafta içine yine şeytan kaçtı. Bir manik, bir depresif. Biliyorum, eveeeet...Duyuyorum sizi. Herşey ben de bitiyor. İzin verme kızım, tamam. Tamam da olmuyor işte. Karşımda koca adam ağlıyor gel yemek yaptım yemek ye,diyebiliyorum. İyice salağım yani. Böyle olunca geliyor, alışamadığı yeni hayatından kaçınıp bizim eve sığınıyor.
Salaksın işte, salak.
Belki şunu da düşünüyorsunuz şimdi"Hala seviyorsun". Yok vallahi. Sevgi falan yok, alışkanlık. İki çocukla, kaloriferi tek başına tamir etme, lambayı değiştirme gibi durumlarla tek başına uğraşma durumu beni geren. Bunları yaparken bir küfür sallıyorum içimden okkalı.

15 Mart 2015 Pazar

ACIMAK YOK!

Cuma gecesi, ikizlerden  biri ateşlendi. Cumartesi geldiğinde öğrendi. Niye haber vermedin dedi. "Haberdar olmak isteyen gitmezdi" demedim bu sefer. Bu lafı söylemekten ben bıktım, o bıkmadı. Elbette ki haberin olmayacak. Hasta zamanlarında yanında olamadığın gibi, güzel anlarını da kaçırmaya devam edeceksin.Bu kadar basit. sen bir tercih yaptın. Ve benim alilemi senin aileni bu tercihi yapmaya zorladın. Arkanda kaç kişinin hayatını etkilediğini bilmeden, herkesin kalbinde derin kırıklar yaratarak bir tercih yaptın. Keşe bu kadar eziyete değseydi, ama görüyorum ki öncekinden daha da mutsuzsun. Çok yazık, acınası bir durum. Çocuklarımın anıları benle daha çok oluyorken, babalarıyla ilgili ne kadar az var. Çocuklar hatta babaları ile ilgili birşey anlatırken "Anne, eskiden biz babayla buraya gelmiştik.." gibi "Eskiden" diye başlayan cümleler bile kurmaya başladılar. Dün hasta diye yanından ayrılmadı miniğimin. Ben de diğer ikizi alıp gezmeye götürdüm. Akşam da beyefendi yeğenine bakacakmış. Ha bu arada onların ailede abisi, kızkardeşi herkes boşanmış olduğu için, çocukları birbirlerine bırakıyorlar. Kızkardeşinin yemeği varmış, gece çocuk baktı. Hiç sesimi çıkarmadım, oh olsun dedim. Burada kendi çocuklarının başında değilsin maşallah ama heryere yetiyorsun inşallah...
Not: Resmin sahibini bilmiyorum, beğendiğim için kullandım. Umarım birilerinin hakkına tecavüz etmemişimdir.

13 Mart 2015 Cuma

DE GİT...

Bir akşam arkadaşlarla dışarı çıktık, Cuma gecesi. Biraz kaçırmışım, eve girip yattığımı pek hatırlamıyorum. Olur öyle arada:-) Ex çocukları uyutmuş, gitmiş. Farkında bile değilim. Sabah kalktım, paltomu yere atmışım, asmamış tabi ki,Vesaire vesaire... Eğlendim ya, dışarı çıktım ya.. Sabah geldi erkenden, Çocukları alıp gezdirir misin dinleneyim biraz dedim. Çocuklar tutturdu sen de gel diye. Yok hayır olmaz, dedim. İkizlerden biri apartmanı ayağa kaldırdı. Hadi aşağıya kadar indireyim dedim. Neyse indik. Bu arada ex çocuklar ağladığı için yine donup kalmış, bönn bakıyor afedersiniz. tutukluğu var bu konuda, nasıl baş edeceğini bilemiyor. Ya bağırıyor ya da çıt yok.
Neyse indik arabanın yanına, ağlama devam ediyor. Daha yukarıda ex, sen de gel dedi, düşmedim bu tuzağa. Hadi dedi susmayacak gel işte.. Ehh tamam. Çıktım yukarı. Bekledim. Aradım sustu mu diye? Susmuş olsaydı inmeyecektim. Ben olsam ağlasa da götürürdüm, Neyse gittik beraber nitekim, kahvaltı ettik, eve geldik. Cık ! gitmiyor. akşam oldu, evde telefonu bırakıp markete gitti.
Telefonu çaldı, 5 dk sonra yine. 1 dakika sonra yine. Açtım, sevgilisi."Hannnnnfenndiiii markete gitti, telefonu evde bırakmışş " diye bir carladım, yanımda olsa saçını başını da yolmuştum. Cılız bir ses "peki" dedi. çat kapadım. Girdim whatsup mesajlarına, kavga etmişler. Hem de benim evde olmadığım, çocuklara baktığı akşam. Muhtemel sorun olmuş. Ohhh olmuş.. Gerçi bana ne de.
Ex geldi , ver poşetleri dedim, şimdi hemen gidiyorsun arayıp duruyor, kavgamı ettiniz ne halt ettiyseniz" hadi bakalım  dedim. Gitmedi, yalvardı. "Ondan kurtulmak istiyorum" dedi. Neden kurtulmuyorsun o zaman? Rezillik çıkacak dedi??? anlam veremedim. O an suratına çakmadım ya. Şu an bunu yazarken kendime hayret ediyorum. Ul..e...nnnn! Siz 15 yıllık evliliğin içine ettiniz, rezillik çıkaracağımdan hiç korkmadınız da, üç günlük yavşağın çıkaracağı rezilliği mi düşünüyorsun!! De git Allah'ını seversen, çabuk de git....

ETİKET ÖNYARGISI

Yeni ayakkabı aldığınızda altında etiketi olabilir!
Lütfen o beyaz etiketleri sökün!
Sökülmüyorsa, süngerle çıkarmaya çalışın.
Olmadı tel ile kazıyın!
Lütfen!
Çünkü, çok kötü duruyor.

Ben böyle birini gördüğüm zaman  kendine özen göstermeyen birini görüyorum sanki. Belki abartmış olabilirim, Önyargılısın! diyebilirsiniz ama ne yapayım, o beyaz etiketi görünce tanıdık tanımadık kim olursa , O'nu ters yüz edip ayakkabısının altındaki etiketi kazımayı hayal ediyorum. Batıyor, hem de aacayip. Manyak mıyım nedir?

8 Mart 2015 Pazar

HUYSUZ İHTİYAR

Şu an nerde miyim? İnanın ben de bilmiyorum. Check-in de acayip bir yeri gösteriyor ama Riva'ya çok yakın olduğumu anlıyorum. Berbat bir sabahtan sonra çok değişik bir yerde olmanın rahatlığını ve kimsenin beni tanımamasının verdiği huzuru yaşıyorum.
Polonezköy'e gelmeden bir yola saptım ve yoluma yüzlerce köpek çıktı, çok acayiptiler. Ve her tarafta derma çatma köpek kulübeleri vardı. Ve hepsinin üzerinde "HUYSUZ İHTİYAR" yazıyordu.


Çok bozuk yollardan devam ettim yoluma, iki köyden geçtim. Eski evler, köy yumurtaları. Daha sonra Mustaf Şevket köyünden Riva tabelasını takip ettim. Ve sonra nereye mi geldim. 5-6 arabanın durduğu Mola Rest. yazan yere. Kuruluş 1986. Acayipti. Etrafta in cin top oynuyordu. Ama kuruluş 1986. Kurulduğu zaman muhtemelen yolu da yoktu. Ama içeride gayet üstü başı düzgün, önde son model arabaların durduğu bir yer. Muhtemelen modelcilerin yeri.  Girdim ve bu yazımı yazdım, sade bir kahve içtim, biraz bal yedim.


6 Mart 2015 Cuma

NE BİLEYİM .. BU SEFER BULAMADIM BAŞLIK .. "ÖYLESİNE" OLSUN ..

Bu akşam yazasım var. Yazıp ta yatasım var:)
Kafam çok meşgul, sıkıntılı bu aralar.
Eee bu blog niçin anam? 
Kendim için!!!, içimdekileri yazıp rahatlamak için. 
Öyle başladın ya bu blog hayatına.. 
Kalem defter ile günlük tutacağıma, bilgisayarda yazayım dedim. 

Bundan dolayı, bu yazı beğenilir mi, bu yazı gider mi falanı da filanı da cık , bana uymuyor. Yazamıyorum o zaman. Rahat olamıyorum.

Neyse bu akşam melankoli gecesi. Geleceği düşünüp korkuyorum. Ya bana birşey olursa, çocuklarım ne olur? Ex'in bir küsüp bir barıştığı arafta kaldığı sevgilisi ile O'nun ellerine mi kalır çocuklar? Kafamda kuruyorum, Nasıl olur? Ex'in anne ve babasını sevdiğimi daha önce yazmışımdır, onlar ilgilenirler mi acaba? Baba tarafında iken çocuklar, benim ailemle çocuklar arasına mesafe girerse.. Offff. Anlayacağınız şunu diyebilirim. Boşanmadan belli bir süre sonra (şu an yaklaşık 1 sene olacak), Ex'i değil de üzerinizde yarattığı sıkıntıyı, rahatsızlığı ve üzüntünün etkilerini hesap edip böyle şeyler düşünüyorsunuz. değil mi? Bir tek ben mi düşünüyorum yoksa. 
Neyse...
Hep Allah'a şöyle dua ediyorum "Lütfen Allah'ım çocuklarımın başından beni eksik etme". Amin...

MELANKOLİ

"Kendi çölüne yollandığında, kim kurtulabilir kırbaçlanmaktan?" Hamlet...

Düşündüm, düşündüm,tekrar okudum tekrar okudum. Evet ya dedim. Kendi kendime kalınca niye hep kendimde bir hata arıyorum, suçluyorum kendimi. Adam söylemiş bilmem kaç yüzyıl önce. Ben daha yeni keşfediyorum.
Aslında Freud melankoliyi tanımlarken hastalık olarak niteliyormuş. Ama insanın kendini keşfetmesine giden yolun da bu olduğunu söylüyor. Ve diyor ki "kendini tanımak ile kastettiğimiz bilgiye oldukça yaklaşmış sayılır, o zaman bizim de aklımıza insanın böyle bir bilgiye ulaşması için neden hasta olması gerektiği gelir". Evet.. beyle işte... Bu aralar Freud'a taktım. Anlıyor muyum? Cık. On kere okuyorum bir cümleyi:)
Belki bunu bile anlamamışımdır. Çalış beyin, kullanılmayan hücreler çalııışşşş...

3 Mart 2015 Salı

BEŞ KARDEŞLER


Çay içen adamdan zarar gelmez …

Doğduk, yaşıyoruz, ölcezz, hayat bu…

Allah imamını korumuyor, dönüp bize bakmaz...

(İmam kardeş ile büyük abi ganyan oynamak isterler, büyük kardeş imamı ikna eder kimseye söylemeyiz diye). 
İmam:“Ama Allah görüyor” Abi:” O da kimseye bir şey söylemez merak etme”…



Beş kardeş’ten alıntılar. Yeni izlemeye başladım, ama akşam gülerken çocuklar uyanacak diye korktum. Çok doğallar, komikler..