30 Ekim 2015 Cuma

BAŞKA ANNELERİN OĞULLARI

Hep tüh kaka dedik ya 'erkeklere!' Hani biz bekar anneleri çok üzdüler diye.
Belki siz demediniz ama  ben tam bir bencillik kumkuması oldum bu konuda ve dedim; çok dedim hem de... Ve onlara ne kadar kötü davranırsam sanki beni üzen o insanın hıncını çıkardım.
ANCAK!
Hiç haketmeyen birine, bir erkeğe gerçekten kötü davrandım. Ve ondan sonra şapkamı koydum önüme. 'Kızım' dedim, O da bir annenin evladı. Ben 'O'nun annesi olsam, beni döverdim'.
Herkes kötü değil, her erkek te kötü değil.
Sadece doğru iletişimde doğru kişilerle birlikte olmalıyız galiba.
Bazen 'Ex' için bile  O'na ne kadar kötü davrandığımı düşünüyorum. Beni üzmek istemediğini biliyorum aslında, Sadece zayıf karakterli olmasından kaynaklı kırdı beni.Gönlü başkasına kaydı işte. Beni ne kadar üzüp, yıkıntı yapacağını bilmedi, umursamadı, düşünmedi. Bu sözlerimle O'nu affettiğimi düşünmeyim. Hala 1,5 sene olmasına rağmen rüyalarımda yüzünü görmediğim saçları omuzlarında bir kadını evire çevire dönerken, Ex'e de deli gibi bağırıyorum. Bu kabuslarımda kolay kolay geçmez ama, başkalarından da bunun bedelini ödemelerini istemekçok büyük haksızlık olacaktır. Demek istediğim bu...

KİMLİK: ANNE

Anne olduktan sonra, nasıl yeni doğan çocuklarımız hayata alışmaya çalışıyor ise, "Anne" denen varlıkta anneliğine alışmaya çalışıyor. İçgüdüsel yaptığınız birçok hareketi zamanla çocuklar büyüdükçe sorgulamaya başlıyorsun. Süt verme, çocuğu uyutma, yıkama gibi motor hareketler Allah vergisi geliyor, ve bize kodlanıyor.
Ama sonrasında yaşadığımız dönemin getirdiği yaşam koşulları, sosyal çevre ile birlikte herkesin annelik vazifelerinde kodlarının dışında yetkinlikler oluşuyor. Bazı anneler daha rahat davranırken, bazıları çocukları ile yarışmaya başlıyor. Ben orta derecede bir anneyim. Çocuklarımın okulda karşılaştıkları bir sorun karşısında genelde soğukkanlı olup, feveran etmiyorum yani ortalığı ayağa kaldırmıyorum. Böyle anneler var etrafımda ve bu sefer onların beni gaza getirme durumlarına gıcık oluyorum. Ben o çocukların arkasında her zaman anne&babalarının olmayacağını hissettirmek istiyorum. Küçük sorunları kendileri halledebilmeli. burada bana düşen  doğruyu yanlışı çocuğun önüne koymak. Ama şunu da biliyorum ki, biz, çocuklara ne kadar olmaları gerekeni öğretmeye çalışsak ta onların da bir kodlaması var. Genetik diyoruz buna. Bu kodlama ile değiştirebileceğimiz değerlerin, alışkanlıkların, davranışlarının sadece %10'unu yönetebiliyoruz (bence). İkiz annesi olarak iki çocuğumunda farklı davranışlar sergilemesinden yola çıkarak bunu söyelyebiliyorum sizlere.
Anne kimliğimle ne kadar örtüştüm, ne kadar içime aldım ve kodlarıma ne kadar işledi bilemiyorum ama bazen zorlandığımı ve çalışan bir anne olarak  acaba ANNE kimliğimi tam yerine getirebiliyor muyum? diye de düşünmeden edemiyorum...

17 Ekim 2015 Cumartesi

YOLA DEVAM

Şimdi...
Dedi ki:"Yapamayız, olmaz"..
"Ağzımıza sı.rlar" dedi.
Eh madem öyle dedim, başkaları yapacağına biz birbirmizin ağzına...
Neyse.
E şimdi ne oldu derseniz, hüzün, ayrılık, yalnızlık, boşluk.
Hep aynı hikaye dimi bu yazdıklarım.
Herhalde herkesin başına gelen, benzer ilişkiler doludur.
Peki ben şimdi soruyorum.
İnsanlar nasıl yoluna devam ediyorlar?
Sordum, cevap vermek size kalmış?

14 Ekim 2015 Çarşamba

ZAYIFLIK MI? HAYIR DUYGULAR SADECE...

Hep Amerika'ya gitmek, yerleşmek istemişimdir. İnsanların oradaki yalnızlığından birçok kişi oraya yerleşemeden dönse de, ben o yalnızlığı seviyorum.
Kimse karışmıyor.
Kimse yargılamıyor.
Kimse etnik kökenine bakmıyor.
Kimse dinini umursamıyor.
Kimse kimsenin kişisel hayatının içine girmiyor.
Sen sokmak istesen bile "personal" deyip dinlemiyor.
En doğrusu...
Bizim vıcık vıcık ilişkilerimizde aslında duygusal zayıflığımızda anlattığımız hislerimizi, yaşadıklarımızı bir bakıyorsunuz sakız olmuş o umarsız pis ağızlarda...
Kaç kere anlatmayacağım desenizde nefis denen iradeye bağlı ince ip kopabiliyor zayıf anlarınızda.
Ve sonra ne mi oluyor?
Hep zayıfsınız o kişilerce.
Hep aykırısınız.
Hep kolaysınız.
Hep savunmasız.

Saygı duyalım efendim, insanların özbenliğine sadece. Bunu yapalım gerisi gelir.

TAPINAK

Bu karanlık acı dolu günlerde çevire çevire dinlediğim hüzünlerimin şarkısı"Rainbow-Temple of King"..
Buyrun efemmm..

https://www.youtube.com/watch?v=ZUpxniZBb5s

Lütfen insanlar, başkalarının pis işleri yüzünden ölmesin artık...

Not: Müslüm Baba'nın "Affet" cover'ının kaynağıdır.

6 Ekim 2015 Salı

KABUS

Hani uyanmak istersiniz uyanamazsınız!
Gerçekmiş gibi, içinizin en derinliklerinde sevgiyi, nefreti, bazen aşkı ve bazen de İHANETİ iliklerinize kadar hissedersiniz ya... İşte ben bu gece İHANETİN KABUSU nu gördüm.
Uyandığımda hemen Allah'a dua ettim, kurtar beni bu duygudan diye.
Uyandıktan sonra bir saat boyunca geçmedi o his. O gerçeklik hissi.
Ne kadar içime atmışım.
Atlattım sandığım ama atlatamadığım ne kadar acıtan duygular varmış.
Ne kadar çok yaralamış beni.
Ne kadar  kötüymüş o çaresizlik hissi.
O'nu unuttum, ihanetini atlattım, düzenimi kurdum dedğim noktada, gelir bir rüya altüst eder sizi iki dakikada.
Şoktayım, o hislerin yoğunluğundan, kendimi tanımamış olmamdan dolayı.
Aslında galiba içimde büyüttüğüm koca bir ur'muş bu ihanet.
O duygularla başettim, ben bu işi hallettim derken nasıl da bu kabus beni yerle bir etti.



5 Ekim 2015 Pazartesi

HUYSUZ YAVRUM

Ex şimdi gitti.
Gözleri dolu dolu gitti.
İkizlerden biri arıza çıkardı.
Ona üzüldü ve gitti.
Neden mi?
Çünkü en güçlü, en sosyal  dediğim ikizlerden biri, babasına takmış durumda.
Onu çok özlüyor, hala geri dönmesini bekliyor.
Ne yapacağımı bilmiyorum:(
Haftasonları Ex'i sevgilisiyle gördükten sonra, babasının tekrar eve dönme ihtimali olmadığını gördükçe huysuzlanıyor.
Pazar geldiğinden beri ve Pazartesi akşamına kadar herşeye ağlıyor.
"Anne ve babayı çok seviyorum" diyor ağlıyor.
"Ailem hep benim kulağıma bağırıyor" diyor ağlıyor (bağırmıyoruz tabi ki, sadece ağladığında nolur yavrum sus harap ettin kendini diyorum).
Çok üzülüyorum.
Ağlama krizleri bitmiyor.
Okulda sınıfın lideri. Genetik olarak lider bir çocuk ve sınıftaki herkese pazartesi kötü davranıyor.
Bazen şiddet uyguluyor.
Psikoloğa mı götürsem bilemiyorum.
"Yavrum bak ben üzülmüyorum, baban mutlu" diyorum.
Artık bendne hiç ama gerçekten hiç kötü söz duymuyor Ex ve sevgilisi hakkında.
Ama biraz çocuğumu tanıyorsam ben üzüzlüyorum diye, babası eve dönmeyecek diye üzüldüğünü biliyorum.
Çok duygusal ve herşeyin farkında olan, çok içli bir çocuk.
Şimdi bunları yazarken gözlerim dolu dolu.
biz bu çocuklara ne yapıyoruz?
Ne izler bırakıyoruz?
Kendi duygularımız yüzünden bu çocukların duygularıyla mı oynuyoruz.
Canım yavrum benim.
Ne olur ağlama sen, o güzel gözlerinden akan o tuzlu yaşlar var ya, zehir içmiş gibi oluyorum birtanem. Hayatımın ışıkları, hiç ışığınız solmasın...